Parienne ve Sara
İki genç kızın yolları panayırda dans ederken kesişti. O gün ikisinin de hayatının dönüm noktasıydı.
İki genç kızın yolları panayırdaki dans ederken kesişti.
O gün ikisinin de hayatının dönüm noktasıydı.
Kasabada her sene yapılan ‘’Baharı Kutlama Panayırı’’ bu sene çok renkli geçiyor. Çok güzel bir gün, güneş tepede, ağaçlar rengarenk çiçek açmış, kuşlar cıvıl cıvıl. Tüm kış boyunca kasaba halkının beklediği bir etkinlik bu; kimi ailesi ile, kimi arkadaşlarıyla gelmiş. Panayır için kurulmuş yiyecek ve hediyelik eşya satan stantlarda, lunaparktaki eğlence arabalarının önlerinde uzun neşeli kuyruklar ve her tarafta koşuşturan çocuklar var. Herkes bu şenliğin parçası olmak için telaşta.
Dans pistinde birkaç çift dans ediyor. Çiftlerin arasında tek başlarına dans eden çok güzel iki genç kız var; biri sarışın biri esmer. Tanışıyorlar ama arkadaş değiller, gözleriyle bakışıp birbirlerine sadece gülümsüyorlar. İkisi de kendi aleminde dans ediyor; eteklerini savurarak, saçları uçuşarak. Mutlulukları yüzlerine yansımış. Epeyce izleyicileri var; çoğu yaşıtları genç delikanlılar, onları seyredip aralarında fısıldaşıyorlar. İzlendiklerinin farkındalar ve bunun da keyfini çıkarıyorlar.
Parienne ve Sara - ikisinin de gelecek için çok güzel hayalleri var…
Parienne
Parienne çok zengin bir ailenin kızı. Ailesinin yanından izin alıp dans pistine gelebildiği, özgürce dans ettiği için çok mutlu. Ama daha önemlisi sevgilisi Boran’ı göreceği için. Boran gördüğü anda vurulduğu ona göre kasabanın en yakışıklı delikanlısı. Son zamanlarda birbirlerini neredeyse hiç göremiyorlar. Boran’ın köşeyi dönmesiyle yüreği hızla çarpmaya başlıyor. Siyah saçlarının rüzgârda savrulduğunu görüyor. Hep kara gözlü kara kaşlı erkekler ilgisini çekmişti ama kimse onun kadar yakışıklı olamazdı. Boran’ın da peşinde de çok kız var ama onun gözü sadece Parienne’i görüyor. Başka bir kıza yan gözle bile bakmazdı Parienne’in üzüleceğini bildiğinden.
Parienne’in zengin ailesi, annesi babası ve iki ağabeyi de ona çok düşkünler. Ağabeyleri onu gözlerinin önünden ayırmazlardı. Babası onu zengin biriyle evlendirmek istiyordu ve damat adayı çoktan hazırdı bile. Annesi dahil kimseye Boran’dan söz etmemişti çünkü onu maddi açıdan ve sosyal sınıf olarak kendilerine uygun görmeyeceklerini çok iyi biliyordu.
Boran ve Pariennne o gün beraber olmanın tadını çıkarıyorlar, kimseye görünmemeye çalışarak panayırda geziyorlar. Boran’ın ona bir şey söylemek istediğini hissediyor Parienne. Sonunda kalabalıktan uzaklaşıp yalnız kaldıklarında Boran ona olan sevgisini, ailesinin evlenmelerine asla izin vermeyeceğinden beraber olmak için kaçmaktan başka yolları olmadığını söylüyor. Bunu uzundur düşünmüş ve kaçış için kendini hazırlamış. Ona sunacak maddi çok fazla bir şeyi olmadığını ama ona olan sevgisinin hiç bitmeyeceğini heyecanla ekledikten sonra genç kızın cevabını bekliyor.
Parienne de uzundur bunu düşünmekte zaten, Boran’ı çok sevdiğini, onsuz yapamayacağını biliyor. Boran’ı kaybetmektense ailesine ve orada yaşadığı rahat hayatına sırtını çevirmeyi çoktan göze almış, gözleri parlayarak çoktandır beklediği teklifi kabul ediyor.
İki sevgili sevinçle birbirine sarılıyor. Boran bu kaçış için onları bir süre idare edecek para biriktirmiş. Hiç vakit geçirmeden bu planı o gece uygulamaya karar veriyorlar. Parienne’in o gün panayır dönüşü, eve fark ettirmeden hazırlık yapması fazla uzun sürmüyor çünkü yanına çok az eşya alıyor.
O gece kaçıyorlar, ertesi gün sakin küçük bir kasabanın kilisesinde yaşlı bir rahibin önünde evlilik yeminlerini ediyorlar. Evlilik yeminlerinde aşklarını ve bağlılıklarını ömür boyu sürdürüp birbirlerini seveceklerine söz veriyorlar. Parienne ailesine sevdiği adamla evlenmek için kaçtığını, merak etmemelerini ve onun aramamalarını söyleyen bir not yolluyor.
Uzaklarda bir kasabaya yerleşiyorlar. Gittikleri kasabada Boran evlerin tamir ve marangozluk işlerini yaparken, Parienne’de zengin ailelerin kızlarına dans dersleri veriyor. Çok para kazanmıyorlar ama sade döşenmiş küçük evlerinde mütevazi, mutlu ve huzurlu bir yaşam sürdürüyorlar.
Boran o gün Pazar yerinde Parienne’nin ağabeylerinden birini görmüş uzaktan pazarcılarla konuşurken. Genç kadın öfkeyle dinliyor kocasının anlattıklarını. Hiçbir zaman onu aramayı bırakmamışlar. Şimdi buraya kadar gelmiş, izlerini bulmuşlar. Parienne’i bulup Boran’dan ayırmayı akıllarından çıkaramıyorlar. Bunun kız kardeşleri için en doğrusu olduğuna inanıyorlar. Zaten hiçbir zaman ona fikrini sormamışlardı. Oysa Parienne’in bu konuda ne kadar kararlı olduğundan haberleri yok.
Parienne Boran’ı çok seviyordu, ilk tanıştıklarından beri olan aşkları hiç bitmemiş, zamanla sevgi dolu bir birlikteliğe dönüşmüştü. O olmasa bu yaşadığı özgür, huzur dolu yaşamı yaşayamayacağını biliyordu. Ama en az bunun kadar önemlisi de kimseye bağımlı olmayan özgür bir kadındı artık. Boran’ın ona olan sevgi ve saygısı da bu kişiliğini destekliyordu.
Artık hayatında Boran olmasa bile özgürlüğün ve kendine yetmenin önemini anlamıştı. İstediğini elde etmeyi, gerektiğinde tüm ailesini karsısına alarak inandığının ve istediğinin peşinden gitmeyi ögrenmişti.
Kendi gözünde kendi değerini anlamıştı. Kendini değerli tutmayı ögrenmişti. Bunu da böyle sürdürmeye kararlıydı.
Sara
Sara çok güzel bir kızdı, siyah uzun saçlarını şöyle arkaya attığında herkes dönüp ona bakardı hayranlıkla. Birbirinden yakışıklı ve zengin çok fazla talibi vardı. Hepsi peşinden koşuyor, onu hediyelere boğuyorlardı, davetlerde ona kavalyelik yapabilmek için sıraya giriyorlardı. Her gün yeni bir evlilik teklifi alıyordu.
Kendini o kadar güzel ve değerli buluyordu ki, tam olarak kimseyi kendine layık göremiyordu. O yüzden de sürekli fikir değiştiriyordu. Birini seçtiği an diğerlerinde aklı kalıyordu. Birisindeki eksikliğini bir başkası tamamlıyordu. Her gün yaşıtları kızlar ile evlenecekleri yakışıklı ve zengin erkekleri konuşuyorlar, gelecekteki hayatlarıyla ilgili hayaller kuruyorlardı.
Panayırda özgürce dans ettiği günün akşamı yine bir davet vardı. Birbirinden şık davetliler büyük salonda dans ediyorlardı. O gece Sara’da genç ve çok yakışıklı bir adamla dans ediyor. Genç adam onunla dans edebildiği için çok mutluydu.
Dans bittikten sonra saçlarını hafifçe arkaya atıp kendinden emin ailesinin yanına doğru yürüyor. Babasının yanında çok iyi giyimli, yaşlıca bir adam var gözlerinde aşırı bir ilgi ile Sara’nın gelişini izliyor. Babası onları tanıştırdığında adam hemen eğilip elini öpüyor. Bu adamdan hiç hoşlanmıyor ama çok da üzerinde durmuyor. Sadece kimseye fark ettirmeden adamın öptüğü elini elbisesinin arkasına siliyor.
Sara kararsızlığı yüzünden o tüm beğendiği erkeklerin tek tek başkalarıyla evlendiğini seyrediyor. Sonunda o çok zengin ama yaşça ondan epey büyük o adamla evlenmek zorunda kalıyor. Kendi şımarıklığı ve müşkülpesentliği onu hiç planlamadığı ve sevmediği biriyle evlenmek zorunda bıraktırıyor. Ailesi de bu durumu kabullenmekte zorlanıyor, yaşıtı ve sevdiği biri ile evlense daha mutlu olacaklar.
Evlendiği gece ona doğru şehvetle gelmekte olan yaşlı kocasını gördüğünde, kendisini kullanılmış ve büyük bir hüsrana uğramış hissediyor. Yaşadığı gerçek onun gelecekle ilgili tüm umutlarını sönüyor. Sevmediği ve hiçbir zaman sevemeyeceği bir adamla evlenmenin onu geri kalan hayatında nasıl mutsuz edeceğini o anda anlıyor.
Sara’nın kararsızlığı, kimseyi kendine layık görmeyen, herkeste bir kusur bulan tavrı başkalarına karşı gibi gözükse de bunlar aslında içinde kendine karşı hissettikleri. Kendini sevmeyi ve değer vermeyi bilemediği için de bu değersizlik hissini yaşayacağı bir yaşamı çekmişti kendine. Sara artık geleceğe umutla bakan o cıvıltılı tatlı kız değil.
Yıllar geçtikçe bu değersizlik hissi içinde iyice büyüyor.
Olasılıklar Denizinde Tanıştığımız Bu İki Güzel Kadın Bize İki Farklı Yaşam Sundular.
Yaptığımız seçimleri sevinçle, istekle kararlılıkla yaptığımızda önümüzde uzanacak yaşamı ya da kararsızca seçtiğimizde yaşamın yine bizim isteksizliğimiz veya kararsızlığımız doğrultusunda bize sundukları ve onları nasıl yaşayacağımızı…